Türk Tarihi Yalanları

Day 3,751, 05:27 Published in Turkey Serbia by Cubbeli Oteki Hoca
16 Türk devleti yalanı
Mewla Benavî

Türkler çok devlet kurmuş olmakla övünürler. Daha doğrusu devşirme takımı, Türkler’in 16 devlet kurduğunu ve Türk Cumhurbaşkan’ının forsundaki 16 yıldız’ın 16 Türk devletini temsil ettiğini iddia ediyorlar. Bu sadece bir iddia değil, kitaplara geçmiş Türk yalanlarından bir tanesidir. Köksüzler, yalan tarih ile övünüyorlar. Tabii bazıları da devlet sayısını artırarak, daha bir tarihi olur hesabı ile yüzlerce Türk devletinden söz ediyorlar. Türkler’in en haşmetlileri 16 devletin tamamen yalan olduğunu söylüyor.

Türk söylemine bakılırsa, Türk’ün kafası bozulduğu zaman birkaç devleti yıkıp yerine birkaç devlet kurar. İşi gücü devlet kurup yıkmak olmuş Türk’ün. Kimilerine göre Türkler 16 değil 116 devlet kurmuş. Hakikat ise tamamen farklıdır. En şedit Türkçüler için dahi Türk’ün bir tanımı yok. Kimlerin Türk sayılıp sayılmayacağı belli değil. Ama farzedelimki olğanüstü yaratık ‘Metal Fırtanalar’ yaratan ‘Çılgın Türk’ bilmediğimiz, tanımadığımız bir şeydir. Peki bu Türk gerçekten 16 devlet kurmuş mu?

Önce Murat Belge’den başlayalım.

Murat Belge 26-Kasım-2005 Radikal gazetesindeki yazısında 16 Türk devletinin yalan olduğunu ve Kemalist Türk milliyetçisi prof. Coşkun Üçok’un bu konuda söylediklerini aktarıyor.

Murat Belge şöyle yazıyor:

“Efsaneyi icat etmiş kişiye Coşkun Üçok 'her kimse' ve 'birisi'nden daha fazla yaklaşamıyor. 12 Eylül Vaka-i Hayriye'sinin ışığı altında yaşadığımız 80'lerde, Ankara Üniversitesi Rektörlüğü 1984-85 ders yılı açılış töreninde bu 16 devleti tanıtan bir kitapçık dağıtmış. Bu bilim kurumunun sunduğu bu faydalı eserde, Üçok'un anlattığına göre, Attila'nın Hunları İ.S. değil de İ.Ö. 5. yüzyılın Türk devleti olarak tanıtılınca, ortaya 1000 yıllık bir fark çıkmış. Uygurların 'matbaa tekniği'ni 'keşfettikleri' de söylenmiş. Karahanlılar devletinde halk tamamen Türk ve kısmen İranlıdır denmiş. Bu da ancak Türklere özgü bir marifet olsa gerek. Ayrıca, Altınordu devleti içinde yer alan bir Cuci ulusu varmış.”

Tabii tarihin eskisi daha kiymetlidir ve Türk tarihini mümkün oldukça eskitmekte yarar gören ‘Bilim Kurumu’, Ankara Üniversitesi, Türk tarihini bin yıl eskitmiş oluyor.

Murat Belge 16 devlet hikayesi ile igili de şöyle yazıyor.

[Geçenlerde '16 Türk Devleti'nin hangileri olduğunu soruyordum.

Bazı arkadaşlar uyardı ve hatırlattı: Bizim Tarih ve Toplum'un 38. sayısında (Ocak 1987) yayımlanmış olan, Coşkun Üçok'un bu konudaki yazısı... Coşkun Üçok, Siyasal Bilgiler Fakültesi'nin saygıdeğer bir profesörüydü. Milliyetçiliğinin, Kemalizm'inin de bir eksiği yoktu. Onun için, bu konuda söylediklerini ciddiye almakta herhalde bir sakınca görülmez.

Ama Coşkun Üçok bu '16 devlet'in hiçbir temeli olmadığını söylüyor. Şöyle bir alıntı vereyim: "Cumhurbaşkanlığı forsunun üst sol köşesinde bulunan güneşi çevreleyen 16 yıldızı her kimse, birisi a priori olarak bu yıldızların 16 Türk devletini simgelediğini kabul etmiş ve sonra da tutmuş her yıldıza bir devleti münasip görmüş. Ancak Türk tarihi hakkında, herhalde yeterli bilgisi olmadığı için, küçükleri bırakıp büyük bütün Türk devletlerini saysa bile 16 sayısını çok aşacağı için hiçbir ölçüte uymayarak keyfi bir biçimde 16 devletin adını sıralamıştır. Bunların içinde Türk oldukları kuşkulu olanlar bulunduğu gibi, devlet kurucularının Türk olmadıkları kesin olanlar da vardır. Buna karşılık kurucusu da, halkı da öz be öz Türk olanlar bu 16 içinde yer almamışlardır. İşin daha hoş yanı bu devletler içinden birini çıkarıp yerine başkası da konulabilmiştir. 15 Kasım 1983'te Kuzey Kıbrıs Türk Cumhuriyeti kurulunca, bu küçük devlete 16'lar içinde yer verilebilmesi için o zamana kadar kitaplarda, broşürlerde, posterlerde yer alan Panu'nun kurmuş olduğu Batı Hun İmparatorluğu (48-216) listeden çıkarılmış ki, 16 sayısı bozulmasın."] (http://www.radikal.com.tr/haber.php?haberno=171101 15-07-2006 00:10)

Bir de kafatası ölçen Nihal Atsız’ın 16 devlet yalanı ile ilgili söyledikleri var. Nihal Atsız, 16 devlet’in tamamen uydurma olduğunu söylüyor. Atsız’ın Türklük konusunda kafası oldukça karışıktır, kafatası ölçüyor. Kimin Türk kimin Türk olmadığını bilmiyor. Türklüğü oldukça karışık buluyor ve karıştırıyor. Ölçüsüzdür. Kafatası ölçüyor ama ölçüsü yok.

Nihal Atsız 1969 da Ötüken dergisinin 65. sayısında ’16 Masal devlet ve uydurma bayraklar’ başlıklı makalesinde şöyle yazıyor:

“Her şeyimiz gibi tarihimiz de henüz kesin şeklini almış değildir. Türk tarihi nerden başlayıp hangi gidişi takip eder, kimler Türk`tür? Bunlar henüz belli değildir. Daha önce de belirttiğimiz gibi bazı büyük şahsiyetlerin Türk olup olmadığı üzerinde bile tarihçilerimiz arasında birlik yoktur.”

Nihal Atsız’ın Yaşar Kemal ile arkadaş olduğunu, Nihal Atsız’ın oğlu Yağmur Atsız bir röportajında söyledi. Eğer Nihal Atsız, Yaşar Kemal’in arkadaşı ise bu işte bir ‘bit yeniği var’. Uzun yüzlü ve hiç’te Asyalı’lara benzemeyen Nihal Atsız ‘Doğulu’ olabilir mi? Atsız.org sitesine göre Gümüşhane, Yozgat dolaylarındandır. Gümüşhane ve Yozgatta hala apocular eylem yapıyor, haledilmemiştir. Orada Türk yok.

Nihal Atsız Türkler’i Asya’dan gelme hesaplıyor ve onun için de rüyasında bütün Türklerin Tanrı Dağı etrafında toplayıp ulumalarını hayal ediyor. Atsız’ın hayallerini gerçekleştirmek lazım. Var iseler dönmelerine yardım etmek lazım.

Nihal Atsiz 16 yalan ile ilgili şöyel yazıyor:

[Şimdiye kadar 16 büyük Türk devleti kurulduğu hakkındaki kararı kimin verdiği belli değildir…

Cumhurbaşkanlığı forsundaki 16 yıldızın 16 büyük Türk devletini temsil ettiği hakkında şimdiye kadar benim hiçbir bilgim yoktu. Bu gibi konularla ilgilenen birisi olarak ben bu sembolü bilmedikten sonra acaba bunu kimler biliyordu? Yoksa bu da bir millî sırdı da ancak şimdi mi açığa vurulması uygun görüldü?

16 Türk devleti efsanesini, sayın Tekin Ererin Ocak 1969`da kendi sütununda yazdığı "Türklüğün 16 Avizesi" başlıklı makaleden öğrendim. Bu makalede sayılan 16 devlet arasında Samanlılar gibi Türk olmayan devlet bulunduğu gibi Akkoyunlular, Karakoyunlular, Safeviler, Mısır Kölemenleri gibi büyük ve muhteşem Türk devletlerinden bahsedilmeyişi, hele cihan tarihinin en büyük imparatorluğu olan Çengiz devletinin anılmayışı konuyu daha başlangıçta sakat hale getirmektedir.]

İşte Türk’ün vaziyeti budur. Tarih de karar ile yapılıyor. Birileri karar veriyor ve tarih oluyor. Türklük hiçbir tarihi, kültürel, etnik ve sosyal yapıya dayanmıyor. Karar verip tarih yapıyorlar, karar verip dil yapıyorlar, karar verip din yapıyorlar, karar verip millet kuruyorlar.

Nihal Atsız da problemin farkındadır ve kararlaştırılan tarih’in çok sayıda devletten söz etmesini yanlış buluyor, problemlere yola açacağını biliyor, düşürüyor.

Nihal Atsız anılan makalesinde şöyle yazıyor:

[16 büyük devlet... Tabii, Karamanoğulları ve daha küçükleri gibi ötekilerini de sayınca bu rakam kabaracak, en aşağı 50 devlet olacaktır. 50 devlet kurmayı bir başarı saymak, ilk bakışta mümkün gürünebilir. Fakat madalyonun ters tarafına dönünce iş tamamiyle değişir. Adama sorarlar: Elli devlet kurdun da neden hiçbirini yaşatamadın? Neden kala kala orta çapta bir Türkiye Cumhuriyetine kaldın?". Zoraki tarih bilginleri tabii bu sorunun cevabını veremeyeceklerdir. Çünkü tarihî gerçek hiç de öyle değildir. 16 veya 50 devlet kurulmuş değildir. Gerçekte anayurtta bir, nihayet iki devlet kurulmuş, anayurt dışında da buna üç beş devlet daha eklenmiştir. O kadar.] (http://www.atsiz.org/makaleler/goster.p ... cleid=1019 15-07-2006 00:15)

Ya demek o kadar? O kadar da ama ne kadar? Bir tane mi, iki tane mi, üç tane mi? Belli değil. Türk’ün nesi belli ki devlet sayısı belli olsun?

Nihal Atsıza göre Moğular da Türk. Moğullar Türk ise neden Çinliler Türk olmuyor hayret edilecek bir durum. Ama nihayetinde Nihal Atsız da Türkler için yazıyor. O da tarih kuruyor. Beş paralık değerinin olmadığını biliyor.

Bir de ’tarih bilmini’ yazan, her dokunduğunu ’bilimsellike’leştiren ve her tarafından bilim fışkıran görevli, Yalçın Küçük, var. Küçük’e göre Türkler tek bir tane devlet kurmuş. Yani şimdi varolan devlet. Yalçın Küçük'e göre bu devlet 1999’dan sonra çözülmüştür.

Yalçın Küçük şöyle yazıyor:

[Ne oldu, Elenler’in, Türk Kurtuluş Savaşı, ve Kıbrıs Çıkartmasının revanını aldıkları söylenebilir, haklılığı var ancak tartışmaya açıktır. Bunun ötesinde ben Türk Devleti’nin sona erdilişinin tartşılabilir olduğunu düşünmüyorum, gösterebilmeği umuyorum; ancak kaçıncısı sona ermektedir, işte bu tartışmalıdır. Burada söylenebilecekleri kısaca şöyle sırayabiliriz: a) Türk devletlerinin sayısının on altı olduğunu söylemek, fazla inandırıcı görünmemektedir. b) Türk köleler tarafından kurulduğu ve yönetildiği kesin, Gazneliler Devleti’ne ”Türk” diyebilmek çok zor görünmektedir. Bilimsel açıdan zorluk var, yöneten dinastinin Türk olması, ”Türk Devleti” demek için hiçbir zaman yeterli sayılmamaktadır.]

Yalçın Küçük, devamla, İran’da ”Türk” kökenlilerin kurdukları ya da yöneticilik yaptığı devletlerden söz ediyor, ama onların Türk devleti olamayacağını yazıyor ve hiçbir tarihçinin bunları Türk devleti saymadığını yazıyor.

Yalçın Küçük devam ediyor:

[Öyleyse bize ”bilge” veya ”tekin” türü isimlerle, ulusal kimlik için ince bir ağıt olan Orhun Yazıları’nı bırakanları bir kenara koyarsak, Cumhurriyet Türkiyesi, biz Türkler’in kurdukları ilk ve son ”tam teşeküllü” Türk Devleti’dir. 10 Aralık 1999 ta-rihi itibarıyla bundan vazgeçtiğimizi ilân etmiş bulunuyoruz.] (Yalçın Küçük, 2002, s. 260)

Yalçın Küçük’ün kafası da Nihal Atsızın ki gibi karşıktır. Asya Türkçülerine nazaran Türklüğü daraltıyor. Kime Türk denmesi gerektiğini bilmiyor. Asya bağlantılı Türklüğe inanmıyor. Daha çok devşirmeleri Türk kabul ediyor ve özellikle Balkan devşirmelerini öne çıkarıyor. Ama ’Türklü’ğe bir yer bulamıyor.

Bulamaz çünkü Türk; Türk devleti kurulduktan sonra, yönetici gurubun, Avrupalı’ların emri ile, kendilerine yakıştırdığı bir isimdir. Türk’lüğü Asya ile bağlantılı gösterenler; Alman, İngiliz ve Ruslardır. Tamamen politik nedenlere dayanıyor. Tarih, kültür, etnitise ve sosyal yapı ile ilgili değil.

Yalçın Küçük’ün ”ilk ve son” devleti ise, Asya’dan gelenlerin devleti olmadığı açıktır. Asya’dan gelenler, ne sayıca ne de kabilliyet olarak bir devlet’e sahip olabilecek güce sahip değiller. Bugün hala Türkiye sayılan topraklarda yaşayan, bir veya birden fazla milletin, gurubun devleti de değil. Yani Türk Devleti, Kürtlerin, Lazlar’ın, Rumlar’ın, Pomak’ların, Pontos’ların, Gürcüler’in, Araplar’ın, Çerkezler’in ve diğerlerinin devleti değil. Türk devleti tamamen dış-güçlerin ihtiyacına göre kurulmuştur.

Türk Devleti, Devlet Bahçeli’nin partisini 2003 yılının sonlarına kadar düşman sayıyordu. MGK, devletin parçalanmasına neden olabilir gerekçesi ile damgalamıştı. MHP hükümete ortak olduğu zaman, MHP’li savunma bakanı önemli savunma toplantılarına katılamıyordu, askeri dış anlaşmalar toplantılarına katılması yasaklanmıştı.

Türk devleti; ”çimentocuların” İslami ve solcuların, devleti de dğil. Solcular sadece ”dayaklık” olarak kullanılmış, İslamilerin hangi durumda olduğu da AKP, Saadet Partisi ve diğerlerinin yaşadıkları ile ortadadır. Hala hanımlarını işyerlerine ***üremiyorlar.

Türk devletinin gerçek sahibi, Kemalistler’in durumu da acılı ve acıklıdır. Artık Türk devletinin sahibi değiller. Kemalist önder kadrolar, Türk devlet’inin silahlı elemanları tarafından öldürülüyor, gazeteleri bombalanıyor, askeriyeden ve universitelerden uzaklaştırılıyor.

Yani Türk devleti bir geçiş süreci yaşıyor, çöküş sürecidir. Bugünkü biçimi ile yaşaymayacağı kesindir. Çözülmesinden nelerin ortaya çıkacağı belli değil.

Türk kelimesi, araştırılmaya değer ve onu daha sonraki bir yazıya bırakıyorum. Ama ”Türk” kelimesi’nin ne zaman kullanıldığı açık değil, oldukça geç kullanılmaya başlanmıştır, ne anlama geldiği de belli değil.

Temmuz 2006